doğru karardır.
ayrıca; bu konuyla ilgili, yayımlanacak üçüncü kitabım
yok'ta şöyle bir bölüm mevcut.
***
insanın yeni bir insanı tanıması işkenceydi. hatta
mide ağrısı.
böbrek taşı sancısı... insanın kendini yeni birine anlatması zulümdü. onu etkilemek için bilinen her şeyin sohbete dahil edilmesi ve kendinden bahsederken, aslında olmak istenilen kişiyi tasvir edip o gibi davranmak çile.
yeni bir insan için heyecanlanmak ölümdü. bunların hiçbiri ise artık bana göre değildi. ki ben yeni bir filme şans vermek yerine, dönüp dönüp önceden seyredip çok sevdiklerini tekrar izleyip, yeni bir şarkı dinlemek veya yeni bir
kitap okumak yerine, vaktinde mest olduklarımın her bir satırını ve nakaratını kusana kadar okuyup dinlerken, yeni bir insana verebileceğim tek bir salise yoktu. haliyle, illa yeni bir insan girecekse hayatıma, paket halinde gelmeliydi. okuduğum kitapların çoğunu okumuş ve anlamış, hatta yerine göre hayatına uygulamış, -çünkü okuma, yazma veya dinleme eyleminin tek önemli yönü buydu: hayatına uygulamak! diğer türlü zaman kaybıydı! hepsi!- izlediğim tüm güzel filmleri izlemiş, hatta heyecanlandığım sahnelerin birçoğunda kalp ritmi artmış ve dinleyip beğendiğim bütün şarkıların nakaratında benim gibi gözlerini yumup o şarkılara eşlik etmiş biri. yoksa, gerek yoktu. ne yeni bir insana ne de yeni bir kitaba. çünkü ben artık herhangi bir gönül ilişkisinde tuvalete gidip geldikten sonra gecenin dördünde, ayran eşliğinde gözleme yerken yolcu otobüslerini yıkayan muavinlerin her bir fırça darbesini ve camlardan süzülen su taneciklerini pürdikkat izleyen bir yolcunun bindiği aracın mola verdiği dinlenme tesisi değil, varacağı son durak olmak istiyordum.
***